Sonbaharda Aşk

Sonbahar, doğanın sessizce veda ettiği, zamanın hüzünle ördüğü bir mevsimdir. Gözlerin sarıdan kahverengiye, yeşilden turuncuya döndüğü bu dönemde aşk, yürekte daha derin bir anlam bulur. Ağaçlar nasıl yapraklarını dökerse, aşıklar da kışa hazırlık olarak içlerindeki duyguları daha bir yoğun yaşar, kırılgan ve aynı zamanda güçlü hissederler. Nazım Hikmet’in dizelerinde, aşk hep bir kavuşma ve ayrılık arasında gider gelir. "Saman Sarısı" şiirinde anlattığı gibi, sonbaharın hüznü, aşıkların yaşadığı içsel çelişkilerle örtüşür. Gözlerdeki hüzün, havadaki serinlikle birleşir ve iki kalp arasında derin bir bağ kurar. Bu bağ, ayrılıkların bile bazen bir kavuşma olduğunu fısıldar kulaklara. "Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine" yaşanır aşk, ama sonbahar geldiğinde ağaç yaprakları gibi bazen dökülür, savrulur. Sonbaharda aşk, bazen Sezen Aksu’nun şarkılarında yankılanan bir hüzün gibidir. “Sonbahar” şarkısında Sezen, aşkın zamana yenik düşen bir yanı olduğunu söyler: “Beni bıraktığın bu sonbaharda, sevdam kurşun gibi ağır, zamansa kurşun gibi hızlı geçiyor." Aşk ağırdır; aşık kalpler, bu mevsimde birbirini daha da arzularken aynı zamanda içlerindeki ayrılık korkusuyla yüzleşir. Zamansa geçer gider, ama aşıkların içindeki o hüzün, sararan yapraklar gibi her an daha da belirginleşir.Sonbaharın soğuyan akşamlarında, aşk bir bardak çay gibi sıcak ve tesellidir. John Keats’in “To Autumn” şiirinde olduğu gibi, mevsimsel değişimlerin ve doğanın döngüsünün ortasında aşk, insan ruhunu besler. Keats, sonbaharın zenginliğini ve bolluğunu överken, aynı zamanda sonbaharın geçici bir dönem olduğunun da farkındadır. Bu da aşkı anlamlandırır; belki de sonbaharda yaşanan aşk, diğer mevsimlerden daha yoğundur çünkü geçiciliğin farkında olmak, her anın değerini artırır.Bir başka yazar, Albert Camus da sonbaharı, içsel bir dönüşüm mevsimi olarak betimler. “Sonbahar, her yaprağın bir çiçek olduğu ikinci bahardır” der. Camus’nün bu sözleri, aşkın sonbaharda nasıl canlandığını gözler önüne serer. Bir aşkın sonbaharda filizlenmesi, geçmiş kırıklıkların üzerine inşa edilen yeni bir umut gibidir. Ağaçlar yapraklarını dökerken, aşıklar belki de geçmişin yüklerini bırakıp birbirlerine yeniden tutunurlar. Sonbaharın soğuyan rüzgarları, ayrılıkların habercisi gibi hissedilse de, bu mevsimde aşk daha da derinleşir. Aşıklar, kaybetmenin ve kazandıklarının farkında, birbirlerine daha sıkı sarılırlar. Sonbaharda aşk, doğanın döngüsüne inat bir direniştir aslında. Ağaçlar yapraklarını dökerken, kalpler sevgiyle dolup taşar. Hafif esen rüzgarlar, belki de aşıkların birbirine fısıldadığı sözcüklerdir; kimi zaman bir vedanın, kimi zamansa yeni bir başlangıcın habercisi.

Aşıklar, bir bankta yan yana otururken sessizce akan zamanı izlerler. Sarı yapraklar düşerken, her yaprak bir anı olur. Ve o anılar, tıpkı yerden yükselen toprak kokusu gibi, aşkı sonsuz kılar.

Kaynaklar:

Ceren Erden

Sanat Yazarı