Perdelerin Ardında

Kitap okumanın giderek azaldığı ve güçleştiği bu dönemde bir de okurların sınıflandırılmaya başlandığını fark ettim. Nitekim bunda; popüler kültürün etkisi, her alanda olduğu gibi yadsınamayacak kadar fazla. Popüler kültüre göre, eğer azınlıktaysanız; sizin neyden zevk aldığınızın, neyi desteklediğinizin hatta desteklediğiniz şeyde haklı olup olmadığınızın hiçbir önemi kalmıyor ve bunun sonucunda linçlenmeye ve yargılanmaya layık görülüyorsunuz. Popüler kültürün hayatın birçok noktasında insanları ne denli etkileyebileceğini bilen biri olarak doğrusunu söylemeliyim ki okurları da bu kadar etkisi altına alacağını hiç düşünmezdim. Bilirsiniz, kitap okuyan insanlar sadece bir hayat yaşamaz, birden fazla yaşamın içinde bulurlardı kendilerini ve bundan ötürü olsak gerek iletişim konusunda çok daha becerili, empati konusunda ise çok daha bilinçli olmuş olurlardı. En azından ben hep bu şekilde düşünmüştüm. Şimdi günümüze bakınca okurlar giderek bölünmüş ve her okur kendi okuduğu alan dışındaki kitapları ve okuyanları aşağılar olmuştu. Bir türü diğer türden üstün kılan neydi peki? Üstünlük kanımca başarı ile orantılıdır, zevk ile değil. Her türden kitapların kendi alanında başarılı olanları varken sahiden nereden çıktı bu klasik okur ya da fantastik okur gibi sınıflandırmalar? Sınıflandırmalar ancak insanları kısıtlar oysa ki kitaplar bize sonsuz bir evren bahşeder. Hiç zannetmiyorum ki farklı bir tarzın okuru sadece ve sadece ilgilendiği alanın kitaplarını okur. İnsanlar bilgiye ve sevgiye aç oldukları sürece tek bir şey onları asla doyurmaya yetmeyecektir. Umuyorum ki bu yazı bazı tabuları kırar ve artık evrende sadece bizim rengimizin olduğunu düşündüren perdeleri bir kenara çeker.

Kaynaklar:

Photo by Thought Catalog on Unsplash


Tutku Mira

Edebiyat Yazarı