Kerem Aktürkoğlu’nun boş kaleye yuvarladığı ve maça son noktayı koyduğu golden saniyeler sonra elime geçirdiğim telefonda ,biraz da mutluluğun verdiği sarhoşluğun etkisiyle, ilk şu mesajı yazdım arkadaşlarıma: “Bu sefer bir ruh var.”
Türkiye Milli Takımı Euro 2016’daki prim skandalı ve Euro 2020’deki facia sonuçla sanki başarılı günlerdeki mücadeleci kimliğini kaybetmiş, saha içi saha dışı olaylarla oldukça yaralanmış bir izlenim ortaya koyuyordu. Başarılı günlerdeki savaşçı oyunu, her bir futbolcunun kulüp takımındaki performansından bağımsız her şeyini verme isteği bir yana dursun; tüm bunların yerini çok yetenekli oyuncuların yeteneklerini milli formaya taşıyamadığı, izlemesi zevksiz, bolca medyatik ve çokça antipatik bir takım almıştı. Doğrusunu söylemek gerekirse takım, önce Kuntz ardından Vincenzo Montella ile elemelerden tarihinde ilk kez grup birincisi olarak Euro’ya yükselmesine rağmen başarılı günlerindeki kimliğinden çok daha uzaktaydı. Yanlış anlaşılmasın, bahsettiğim süreçlerde hiçbir zaman kötü bir takım olmadı Türkiye. Ay Yıldızlılar 2016 ve 2021 hatta belki daha da öncesi oldukça umut verici jenerasyonlara da sahipti . Ancak bir şeyler hep noksandı. Sanki ruhumuz emilmiş, enerjimiz sömürülmüş gibiydi. 2017 referandumu öncesi siyasetin aktörü haline gelmiş yıldızlar, istikrardan uzak kadrolar, medya baskısı, pandemi… Her bir ferdin, her paydaşın üstlenmesi gereken hatalar yapıldı.
EURO 2024’ün ikinci evimiz sayılabilecek Almanya’da gerçekleşecek olması herkese geçmişe bir paspas çekme şansı ve bir nebze de umut verdi. Fakat geçtiğimiz mart ayında yaşanılan Avusturya ve Macaristan karşısında alınan rencide edici mağlubiyetler iyice tatları kaçırdı. Üstüne başarısız hazırlık süreci, sakatlıklar ve Vincenzo Montella’nın beklenmeyen kadro tercihleri değişen pek bir şey olmadığına, yine elimiz boş ayrılacağımıza ikna etti hepimizi. Hatta Gürcistan karşılaşması öncesi açıklanan kadro, homurdanmaları daha ilk düdük çalmadan başlattı. Fakat ilk düdük ardından; Mert’in golü, çok tartışılan Samet’in mücadeleci performansı, kaptan Hakan’ın milli formayı ve pazubendi ilk defa bu kadar sahiplenen görüntüsü ilk dakikadan turnuva heyecanını taşıdı yüreklerimize. Devamında maçın gelişimi ve yağan yağmur bizi aldı ve 2008’e taşıdı adeta. Büyük karakter ortaya koydu millilerimiz. Önce Arda’nın golü ile tekrar üstünlüğü aldık ardından Samet’in mutlak golü önleyen müdahalesi ile kalemizi gole kapattık. 90+7’de Kerem boş kaleye, tüm yedek kulübemiz taraftarımıza koştu ve son düdükle Dortmund “Memleketim” diye inledi.
Tabii ki henüz ilk maç olduğunu ve bariz zaaflarımız olduğunu unutmamak lazım. Montella’nın önümüzdeki maçlar için dersler çıkarması da şart. Ancak Türkiye’nin bir süre bu ruhun ve majör turnuvalar tarihindeki ilk maçlarda aldığı tek galibiyetin tadını çıkarması lazım. İlerisi için ise formül belli; ayağı gazdan kesmeden daima ilerleme, geri düşse dahi asla pes etmeme ve biraz da turnuva şansı. Ancak artık milyonlar şundan emin:“Bir ruh var.”.”